21 Şubat 2008 Perşembe

Yelda Reynaud ile ilgili Röportaj(yeni)

‘Aliye’den korkulmaz çünkü havlayan köpek ısırmaz!

yelda reynaud atv’de yayınlanan ‘Parmaklıklar Ardında’ adlı dizide dişli ve itici ‘Aliye’ karakterini canlandıran Yelda Reynaud: ‘Aliye’ açık sözlü. Kimse ondan korkmasın çünkü onun gibi sürekli havlayan bir köpek asla ısırmaz! ..

Parmaklıklar Ardında’da canlandırdığı ‘Aliye’ karakteriyle kısa zamanda izleyicinin sevgisini kazanan Yelda Reynaud, bu rolün hayatında bir çığır açtığını ve herkes tarafından tanınmasını sağladığını söylüyor. Oyunculuk eğitimini Fransa’da alan Reynaud, uzun yıllar Mısır, İspanya, ABD ve Almanya’da yaşamış. Altı dil bilen ve en büyük hedefi bir gün Oscar heykelciğiyle ödüllendirilmek olan Reynaud’yla dizisini ve kariyerini konuştuk…

* Dizinin çekimleri nasıl gidiyor? Sinop’a uyum sağladınız mı?
Cezaevi binası çok eski ve dolayısıyla çok soğuk. Zatürree, verem gibi nemin ve suyun yarattığı hastalıklar ölüme bile sebep olabilir. O yüzden elimizden geldiği kadar binayı ısıtmaya çalışıyoruz ama yetmiyor.

SEVMEDİĞİM TEK ŞEY ŞİDDET

* Dizide canlandırdığınız dişli ve dişi ‘Aliye’ karakteri ile ilgili nasıl tepki alıyorsunuz?
İnsanlar ‘Aliye’yi çok seviyor. İlk başlarda tedirgin olmuştum ama sonra halkın Fatma Girik’i de ‘Erkek Fatma’ olarak beğenip, sevdiğini düşündüm. ‘Aliye’ bence süper bir karakter. Bir tek o gerçek duygularını söyleyebiliyor. Bu yüzden de itici olabiliyor. İzleyicinin söylemeyi isteyip de, söyleyemediği duyguları ifade ediyor. İlkel ve spontane davranıyor. Bence ‘Aliye’den korkulmaz çünkü havlayan köpek ısırmaz. ‘Aliye’nin çok güçlü bir köpek olduğunu da belirtmeliyim. (Gülüyor)

* Gerçek hayattaki duruşunuz nasıl? ‘Aliye’ye benziyor musunuz?
Ben şiddete hiç gelemiyorum. Sette en çok şiddet sahnelerini çekerken zorlanıyorum. ‘Aliye’de sevmediğim tek şey şiddet.

* Rolünüze nasıl hazırlandınız?
‘Aliye’ rolünü bana bir buçuk yıl önce teklif ettiler. O zamanlarda bu karakter için kafamı yormuştum. Dizinin Alman versiyonunu izlememiştim. Sadece biraz anlattılar. Zaten Almanya’daki karakterler buraya uymuyor. Bizim dizimizin uyarlaması zaten farklı olmalıydı çünkü suç ve ceza sistemimiz Almanya’dan farklı.

EYVAH BENİ DÖVECEKLER!

* Karakteri kabul ettiğinizde, başlıca korkularınız nelerdi?
İnsanların bu karakteri sevmeyecek olmalarından korkmuştum. Diğer oyuncular da senaryoyu okuduklarında bana, “En itici ve sevilmeyen karakter ‘Aliye’ olacak” dediler. Bir tek Özlem Düvencioğlu, “Bu karakter çok sivrilecek” demişti. (Gülüyor) O anladı, biz anlayamadık. İçimden, ‘Bu karakter yüzünden erkekler beni dövecek’ diye geçirmiştim ama Özlem haklı çıktı; ‘Aliye’ zamanla sivrildi. ‘Aliye’ aslında erkeklerin hayran olacağı biri. Hem kafa dengi bir kadın, hem de deli. Onunla hem maça gidersin, hem de sohbet edebilirsin.

* Bundan önce de birçok projede yer aldınız ama izleyici sizi bu diziyle tanıdı…
Bundan önce hep sinema filmlerim vardı. Dizilerde kariyer yapmayı hiç düşünmedim. Bu diziyi de ‘Aliye’ karakteri için kabul ettim. Bende yeni bir çağ açtı bu karakter. Artık herkes beni tanıyor.

* Oyunculuk eğitiminiz ve birçok ödülünüz var. Altı dil biliyorsunuz. Sinema filmleriniz de var. Hiç, ‘Neden bu kadar geç tanındım?’ diye geçirdiniz mi içinizden?
Genelde insanlar bana bunu söylüyor ama ben buna inanmıyorum. Geç diye bir şey yoktur hayatta. Her şeyin bir zamanı vardır. Belki de şu an benim zamanım değil. Bugüne kadar yedi ödül aldım. Yurtdışında almış olduğum ödüllerim de var. ‘Neydim ne oldum?’ demeyeceksin. ‘Neydim, ne oldum, ne olacağım?’ diyeceksin her zaman. Ben her zaman mutlu olmaya çalışıyorum. Dün de mutluydum, bugün de mutlu olmaya çalışıyorum. Hiçbir şey elde edilmiş değil ve hiçbir şeyle yetinmeyeceksin. Hayat böyle bir şey! Bugün 36 yaşındayım. Dile kolay 17 yıldır bu işin içindeyim. Türkiye’de bu kadar zaman oyunculuk yapanlara ‘usta’ diyorlar. Ama ben usta-çırak ilişkisine inanmıyorum çünkü en genç oyuncunun bile bana öğretecek çok şeyi olduğunu düşünüyorum. Herkesten bir şeyler öğreniyorum ve öğrenmeliyim. Bugün ‘Aliye’ patladı belki yarın Oscar alır patlarım. O zaman ne diyeceğiz? ‘Bu patlama değil, volkan’ diye mi yorum yapacağız? (Gülüyor) Patlamanın dereceleri de var. Hiçbir şey için geç değil, daha çok zamanım var. Ben Oğlak kadınıyım. Yavaş giderim. Zaman kavramına inanmam…

* Holywood’da da bir filmde Deniz Akkaya ve Tamer Karadağlı ile beraber oynadınız. Ama sizin adınız hemen hemen hiç kullanılmadı…
Her şeyde bir hayır var. Demek ki patlama zamanım değildi! (Gülüyor) Belki bugün de değildir. Yarın bir gün karşılıklı oturduğumuzda bana, “Bak dediğin doğru çıktı” diyebilirsin. Bütün bunlar pazarlama stratejisi. Yapımcılar o an ne hissediyorlarsa o yapılıyor. Bu ülkede Deniz ve Tamer tanınıyor. Yelda’yı sadece bir avuç insan tanıyor. Onlar da, ‘Bu projeyi Yelda ile öne sürersek kim izler ki?’ diye düşünüyor. Kimse izlemez. Yapımcı olsaydım, ben de onlar gibi davranırdım.

BEN BİR BAŞIBOZUĞUM!

* Dizinin dışında neler yapıyorsunuz? Nelerle ilgileniyorsunuz?
Özlem Düvencioğlu ile birlikte Türkiye’de bir yapım şirketi kurdum. Burada bir şeyler yapmak istiyorum. Şirketin adı Başıbozuk. (Gülüyor)

* Başıbozuk mu? Neden?
Fransa’ya ilk gittiğimde Fransızca’yı öğrenebilmem için bana ‘Tenten’in maceralarını okuyorlardı. Orada ‘Kaptan Hadok’ diye bir karakter vardı. Kızarken sürekli yere tükürerek, ‘Başıbozuk’ diyordu. Jeton düşmüyordu bende. Bunun ne demek olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Sonra Fransızlar bana hikayeyi anlattı. Başıbozuklar savaşta cephenin en başında yer alan, maaşsız ve toplama Osmanlı askerleriymiş. Ben de uluslararası bir kişiliğe sahibim yani ben de bir ‘Başıbozuk’ sayılırım.

* Peki ne gibi projeleriniz var? Bu şirket bünyesinde neler gerçekleştirmeyi hedefliyorsunuz?
Daha çok sosyal ağırlıklı projelere imza atmak istiyoruz. Şimdi ‘Yıldızların Altında Beyazperde’ diye bir projemiz var. Anadolu’ya, özellikle de oradaki çocuklara sinema filmleri götüreceğiz. Gezici bir açık hava sineması gibi olacak. Sıradışı çizgi filmlerin gösterimini yapacağız. Komik, abuk sabuk çizgi filmler yerine, daha derin şeyler anlatan filmleri Anadolu’daki çocuklarla buluşturacağız. Anadolu’da hayatları boyunca hiç sinemaya gitmemiş birçok çocuk var. Bir karavana stüdyo kurup, oralardaki gösterimler esnasında olup bitenleri de, belgesel niteliğinde çekmek istiyoruz. Aslında bunu geçtiğimiz yaz yapmak istemiştik ancak araya dizi girince bunların hepsi gecikti. Ama kafamızda hala bunları gerçekleştirmeye yönelik düşüncelerimiz var.

Hayattaki en büyük takıntım bir dalda Oscar sahibi olmak

* En büyük hedefinizin Oscar almak olduğunu söylemişsiniz. Öyle mi?
Evet; en büyük takıntım o! Kesinlikle alacağım. (Gülüyor) Belki en iyi oyuncu, belki en iyi görüntü yönetmeni, belki başka bir şey olarak ama hangi dalda olursa olsun, umarım Oscar alırım. Yaş sınırım da yok. Belki 70 yaşında alırım.

* Kariyerinize Fransa’da devam etseydiniz, bu hedefe daha rahat ulaşmaz mıydınız?
Aslında tek ve en büyük sorun; bizim pazarımızın olmaması. Hollywood’daki Türkler’in sayısı çok az! Bana, ‘Oscar alınca hayatında ne değişecek?’ diye sorabilirsiniz. Hiçbir şey değişmeyecek ama biri ödül alınca bütün dünya bunu duyuyor. Bunu yaşamak güzel olmaz mı? Oscar, savaş varken bile herkesin konuştuğu bir organizasyon. Ama Oscar için çabasarf etmiyorum. Oscar’ı almak için ona göre adım atacaksın. O adımları şu an atmıyorum. Gerçi altı dil konuşuyorum. Almanca, İngilizce ve Fransızca anadilim. Arapça, İtalyanca, İspanyolca ve Türkçe biliyorum. Bence bu diller beni Oscar için avantajlı kılıyor! (Gülüyor)

Kadınlarla işim olmaz! Onlar rakibim, erkekler kankamdır

Yeni bir projeniz var mı?
Kadınlarla ilgili bir sinema filmi projesi var. Aslında ocak ayında filmin çekimlerine başlayacaktık ama araya ‘Parmaklıklar Ardında’ girdi. Yani bu dizi, kendi projelerimizi allak bullak etti! (Gülüyor) Belki de bu bir işarettir. Belki de kadınlarla çalışmanın ne demek olduğunu öğrendikten sonra çekmemiz gerekiyordu filmi. Pelin Batu ile birlikte rol alacaktık filmde.

* Kadınlarla çalışmak, erkeklerle çalışmaktan daha mı zor geliyor size?
Erkekler genelde kanka, kadınlar ise rakip olur. Tüm dünyanın derdi bu. Ben senden güzelim, benim kaşım daha güzel, gözüm daha güzel… Kadınlarda bu var. Belki erkeklerde de vardır ama bu kadar yoğun olduğunu sanmam. Bu yüzden ben erkeklerle daha rahat anlaşırım. Kadınlarla ne işim var benim! (Gülüyor)

1 yorum:

ırmak dedi ki...

yeldam seni çoook sewiyorum parmaklıklar ardındayı hiçç kaçırmadan izliyorum senin hayranınım asgım sana.. ayrıca röpörtajını okudum o oscar ödülünü kesinlikle alcak seni türkiyede tanımayan kalmadı diye düşünüyorum sen benim vazgecilmezimsin bn senin hayalinle yaşıyorum keske fırsatım olsada gelsem şöle seni görsem yakından.. seniii çoookk sewiyorum yeldamm