29 Şubat 2008 Cuma

Devin özgür çınar'ın aşk görüntüleri



İŞTE AŞKIN FOTOĞRAFI

Parmaklıklar Ardında” dizisinin başrol oyuncusu Devin Özgür Çınar’ın dizi setinde aşk yaşadığı sevgilisi ile bir barda eğlenirken görüntülendi. "Parmaklıklar Ardında" dizisinin başrol oyuncularından Devin Özgür Çınar'la dizinin kamera asistanı Mehmet Uğurlu arasında müthiş bir aşk yaşanıyor.

kaynak: sacitaslan.com

25 Şubat 2008 Pazartesi

Parmaklıklar ardında 11. bölümü izle

Parmaklıklar Ardında 11. bölüm 1. kısım

Parmaklıklar Ardında 11. bölüm 2. kısım



Parmaklıklar Ardında 11. bölüm 3. kısım



Parmaklıklar Ardında 11. bölüm 4. kısım



Parmaklıklar Ardında 11. bölüm 5. kısım



Parmaklıklar Ardında 11. bölüm 6. kısım


Parmaklıklar Ardında 11. bölüm 7. kısım



Parmaklıklar Ardında 11. bölüm 8. kısım



Parmaklıklar Ardında 11. bölüm 9. kısım

22 Şubat 2008 Cuma

Savaş Ay Parmaklıklar Ardında Yorumu

Bu diziyi çok sevdim.
Dizi gibi değil çünkü.
Beklenmedik bir anda beklenmedik bir olayın hem içinde hem dışında buluyorsunuz kendinizi izlerken.
Hani yıllardır çalıştığınız işyerinin sokağa bakan penceresinde manzaralar rutindir ya. Sonra birden bir gürültü duyar bakarsınız, karşıdaki bankanın kapısında çatışma var. Silahlar patlıyor, ölenler, yaralananlar, yakalananlar, telaş, panik, saatler sürecek bir yığın gelişme.
Parmaklıklar Ardında'yı izlerken de böyle oluyor.
Mutat hallerde ekranın karşısına geçiyorsun. Sonra birden bir şey oluyor; Sinop Cezaevi'nin içindesin.
Etrafta yabancılaştıran bin dolu şey var oysa. Kafeste kuş ötüyor, çocuk ağlıyor, kızın çayını getiriyor, kapı çalıyor tamam da, sen de öykünün tutuklusu olmuşsun, kaçamıyorsun.

USTA İŞİ
Hakan Gürtop hem çekip hem yönetiyor ya. Onun payı büyük bu "aura"da. İyi sinemacıdır, leblebi kadarken işin çekirdeğine yerleşmiş, iyi ustalardan rahlei tedris alarak ustalaşmış adamdır Hakan.
Mühürlü Güller'i çekerken setine konuk olmuştum, hızına, tarzına, fırtınasına orada da "Helal" çekmiştim.

ZOR ZANAAT
Bir de cezaevi filmi çekmek zordur. En ufak falso gözüne diken olur seyrederken. Bundan daha da muamması kadın cezaevi yaşamı.
O da zorun katmerlisi bu hesapça.
Elbette bizler de kadın mahpusluğunu bilemeyiz ama en azından yamru yumru gelen. Saçma, falso, zırva olan sahne yok.

ALDIRMA GÖNÜL
Işığı da sevdim, sanat grubunun detaycılığını da.
Oyunculara gık bile demem şimdilik.
Gayetle ayarlı, ahenkli, rol çalmadan, yalpa yapmadan, dozunda, dokusunda örüyorlar kilimi.
Bir de dipten derinden "Aldırma Gönül" okuyan cankuşum Kibariye var ki, yüreğine hançer batıyor ha.

21 Şubat 2008 Perşembe

Yelda Reynaud ile ilgili Röportaj(yeni)

‘Aliye’den korkulmaz çünkü havlayan köpek ısırmaz!

yelda reynaud atv’de yayınlanan ‘Parmaklıklar Ardında’ adlı dizide dişli ve itici ‘Aliye’ karakterini canlandıran Yelda Reynaud: ‘Aliye’ açık sözlü. Kimse ondan korkmasın çünkü onun gibi sürekli havlayan bir köpek asla ısırmaz! ..

Parmaklıklar Ardında’da canlandırdığı ‘Aliye’ karakteriyle kısa zamanda izleyicinin sevgisini kazanan Yelda Reynaud, bu rolün hayatında bir çığır açtığını ve herkes tarafından tanınmasını sağladığını söylüyor. Oyunculuk eğitimini Fransa’da alan Reynaud, uzun yıllar Mısır, İspanya, ABD ve Almanya’da yaşamış. Altı dil bilen ve en büyük hedefi bir gün Oscar heykelciğiyle ödüllendirilmek olan Reynaud’yla dizisini ve kariyerini konuştuk…

* Dizinin çekimleri nasıl gidiyor? Sinop’a uyum sağladınız mı?
Cezaevi binası çok eski ve dolayısıyla çok soğuk. Zatürree, verem gibi nemin ve suyun yarattığı hastalıklar ölüme bile sebep olabilir. O yüzden elimizden geldiği kadar binayı ısıtmaya çalışıyoruz ama yetmiyor.

SEVMEDİĞİM TEK ŞEY ŞİDDET

* Dizide canlandırdığınız dişli ve dişi ‘Aliye’ karakteri ile ilgili nasıl tepki alıyorsunuz?
İnsanlar ‘Aliye’yi çok seviyor. İlk başlarda tedirgin olmuştum ama sonra halkın Fatma Girik’i de ‘Erkek Fatma’ olarak beğenip, sevdiğini düşündüm. ‘Aliye’ bence süper bir karakter. Bir tek o gerçek duygularını söyleyebiliyor. Bu yüzden de itici olabiliyor. İzleyicinin söylemeyi isteyip de, söyleyemediği duyguları ifade ediyor. İlkel ve spontane davranıyor. Bence ‘Aliye’den korkulmaz çünkü havlayan köpek ısırmaz. ‘Aliye’nin çok güçlü bir köpek olduğunu da belirtmeliyim. (Gülüyor)

* Gerçek hayattaki duruşunuz nasıl? ‘Aliye’ye benziyor musunuz?
Ben şiddete hiç gelemiyorum. Sette en çok şiddet sahnelerini çekerken zorlanıyorum. ‘Aliye’de sevmediğim tek şey şiddet.

* Rolünüze nasıl hazırlandınız?
‘Aliye’ rolünü bana bir buçuk yıl önce teklif ettiler. O zamanlarda bu karakter için kafamı yormuştum. Dizinin Alman versiyonunu izlememiştim. Sadece biraz anlattılar. Zaten Almanya’daki karakterler buraya uymuyor. Bizim dizimizin uyarlaması zaten farklı olmalıydı çünkü suç ve ceza sistemimiz Almanya’dan farklı.

EYVAH BENİ DÖVECEKLER!

* Karakteri kabul ettiğinizde, başlıca korkularınız nelerdi?
İnsanların bu karakteri sevmeyecek olmalarından korkmuştum. Diğer oyuncular da senaryoyu okuduklarında bana, “En itici ve sevilmeyen karakter ‘Aliye’ olacak” dediler. Bir tek Özlem Düvencioğlu, “Bu karakter çok sivrilecek” demişti. (Gülüyor) O anladı, biz anlayamadık. İçimden, ‘Bu karakter yüzünden erkekler beni dövecek’ diye geçirmiştim ama Özlem haklı çıktı; ‘Aliye’ zamanla sivrildi. ‘Aliye’ aslında erkeklerin hayran olacağı biri. Hem kafa dengi bir kadın, hem de deli. Onunla hem maça gidersin, hem de sohbet edebilirsin.

* Bundan önce de birçok projede yer aldınız ama izleyici sizi bu diziyle tanıdı…
Bundan önce hep sinema filmlerim vardı. Dizilerde kariyer yapmayı hiç düşünmedim. Bu diziyi de ‘Aliye’ karakteri için kabul ettim. Bende yeni bir çağ açtı bu karakter. Artık herkes beni tanıyor.

* Oyunculuk eğitiminiz ve birçok ödülünüz var. Altı dil biliyorsunuz. Sinema filmleriniz de var. Hiç, ‘Neden bu kadar geç tanındım?’ diye geçirdiniz mi içinizden?
Genelde insanlar bana bunu söylüyor ama ben buna inanmıyorum. Geç diye bir şey yoktur hayatta. Her şeyin bir zamanı vardır. Belki de şu an benim zamanım değil. Bugüne kadar yedi ödül aldım. Yurtdışında almış olduğum ödüllerim de var. ‘Neydim ne oldum?’ demeyeceksin. ‘Neydim, ne oldum, ne olacağım?’ diyeceksin her zaman. Ben her zaman mutlu olmaya çalışıyorum. Dün de mutluydum, bugün de mutlu olmaya çalışıyorum. Hiçbir şey elde edilmiş değil ve hiçbir şeyle yetinmeyeceksin. Hayat böyle bir şey! Bugün 36 yaşındayım. Dile kolay 17 yıldır bu işin içindeyim. Türkiye’de bu kadar zaman oyunculuk yapanlara ‘usta’ diyorlar. Ama ben usta-çırak ilişkisine inanmıyorum çünkü en genç oyuncunun bile bana öğretecek çok şeyi olduğunu düşünüyorum. Herkesten bir şeyler öğreniyorum ve öğrenmeliyim. Bugün ‘Aliye’ patladı belki yarın Oscar alır patlarım. O zaman ne diyeceğiz? ‘Bu patlama değil, volkan’ diye mi yorum yapacağız? (Gülüyor) Patlamanın dereceleri de var. Hiçbir şey için geç değil, daha çok zamanım var. Ben Oğlak kadınıyım. Yavaş giderim. Zaman kavramına inanmam…

* Holywood’da da bir filmde Deniz Akkaya ve Tamer Karadağlı ile beraber oynadınız. Ama sizin adınız hemen hemen hiç kullanılmadı…
Her şeyde bir hayır var. Demek ki patlama zamanım değildi! (Gülüyor) Belki bugün de değildir. Yarın bir gün karşılıklı oturduğumuzda bana, “Bak dediğin doğru çıktı” diyebilirsin. Bütün bunlar pazarlama stratejisi. Yapımcılar o an ne hissediyorlarsa o yapılıyor. Bu ülkede Deniz ve Tamer tanınıyor. Yelda’yı sadece bir avuç insan tanıyor. Onlar da, ‘Bu projeyi Yelda ile öne sürersek kim izler ki?’ diye düşünüyor. Kimse izlemez. Yapımcı olsaydım, ben de onlar gibi davranırdım.

BEN BİR BAŞIBOZUĞUM!

* Dizinin dışında neler yapıyorsunuz? Nelerle ilgileniyorsunuz?
Özlem Düvencioğlu ile birlikte Türkiye’de bir yapım şirketi kurdum. Burada bir şeyler yapmak istiyorum. Şirketin adı Başıbozuk. (Gülüyor)

* Başıbozuk mu? Neden?
Fransa’ya ilk gittiğimde Fransızca’yı öğrenebilmem için bana ‘Tenten’in maceralarını okuyorlardı. Orada ‘Kaptan Hadok’ diye bir karakter vardı. Kızarken sürekli yere tükürerek, ‘Başıbozuk’ diyordu. Jeton düşmüyordu bende. Bunun ne demek olduğunu bir türlü anlayamıyordum. Sonra Fransızlar bana hikayeyi anlattı. Başıbozuklar savaşta cephenin en başında yer alan, maaşsız ve toplama Osmanlı askerleriymiş. Ben de uluslararası bir kişiliğe sahibim yani ben de bir ‘Başıbozuk’ sayılırım.

* Peki ne gibi projeleriniz var? Bu şirket bünyesinde neler gerçekleştirmeyi hedefliyorsunuz?
Daha çok sosyal ağırlıklı projelere imza atmak istiyoruz. Şimdi ‘Yıldızların Altında Beyazperde’ diye bir projemiz var. Anadolu’ya, özellikle de oradaki çocuklara sinema filmleri götüreceğiz. Gezici bir açık hava sineması gibi olacak. Sıradışı çizgi filmlerin gösterimini yapacağız. Komik, abuk sabuk çizgi filmler yerine, daha derin şeyler anlatan filmleri Anadolu’daki çocuklarla buluşturacağız. Anadolu’da hayatları boyunca hiç sinemaya gitmemiş birçok çocuk var. Bir karavana stüdyo kurup, oralardaki gösterimler esnasında olup bitenleri de, belgesel niteliğinde çekmek istiyoruz. Aslında bunu geçtiğimiz yaz yapmak istemiştik ancak araya dizi girince bunların hepsi gecikti. Ama kafamızda hala bunları gerçekleştirmeye yönelik düşüncelerimiz var.

Hayattaki en büyük takıntım bir dalda Oscar sahibi olmak

* En büyük hedefinizin Oscar almak olduğunu söylemişsiniz. Öyle mi?
Evet; en büyük takıntım o! Kesinlikle alacağım. (Gülüyor) Belki en iyi oyuncu, belki en iyi görüntü yönetmeni, belki başka bir şey olarak ama hangi dalda olursa olsun, umarım Oscar alırım. Yaş sınırım da yok. Belki 70 yaşında alırım.

* Kariyerinize Fransa’da devam etseydiniz, bu hedefe daha rahat ulaşmaz mıydınız?
Aslında tek ve en büyük sorun; bizim pazarımızın olmaması. Hollywood’daki Türkler’in sayısı çok az! Bana, ‘Oscar alınca hayatında ne değişecek?’ diye sorabilirsiniz. Hiçbir şey değişmeyecek ama biri ödül alınca bütün dünya bunu duyuyor. Bunu yaşamak güzel olmaz mı? Oscar, savaş varken bile herkesin konuştuğu bir organizasyon. Ama Oscar için çabasarf etmiyorum. Oscar’ı almak için ona göre adım atacaksın. O adımları şu an atmıyorum. Gerçi altı dil konuşuyorum. Almanca, İngilizce ve Fransızca anadilim. Arapça, İtalyanca, İspanyolca ve Türkçe biliyorum. Bence bu diller beni Oscar için avantajlı kılıyor! (Gülüyor)

Kadınlarla işim olmaz! Onlar rakibim, erkekler kankamdır

Yeni bir projeniz var mı?
Kadınlarla ilgili bir sinema filmi projesi var. Aslında ocak ayında filmin çekimlerine başlayacaktık ama araya ‘Parmaklıklar Ardında’ girdi. Yani bu dizi, kendi projelerimizi allak bullak etti! (Gülüyor) Belki de bu bir işarettir. Belki de kadınlarla çalışmanın ne demek olduğunu öğrendikten sonra çekmemiz gerekiyordu filmi. Pelin Batu ile birlikte rol alacaktık filmde.

* Kadınlarla çalışmak, erkeklerle çalışmaktan daha mı zor geliyor size?
Erkekler genelde kanka, kadınlar ise rakip olur. Tüm dünyanın derdi bu. Ben senden güzelim, benim kaşım daha güzel, gözüm daha güzel… Kadınlarda bu var. Belki erkeklerde de vardır ama bu kadar yoğun olduğunu sanmam. Bu yüzden ben erkeklerle daha rahat anlaşırım. Kadınlarla ne işim var benim! (Gülüyor)

20 Şubat 2008 Çarşamba

Parmaklıklar Ardında 11. bölüm Fragmanı

Bölüm 11 / Yeni Bölüm
21 Şubat Perşembe 20:00'de

11.BÖLÜM
Gülten cezaevinde iktidarı ele geçirince kendi kanunlarını devreye sokar. Müfettiş gelecek bahanesiyle yaptırdığı aramalar, anonslar ve koyduğu yeni kurallar mahkumları canından bezdirir. Handan�ın cezaevine getirdiği yeni düzen Gülten�in döneminde hızla yıpranır. Bunu en çok hissedenlerden biri zor günler geçiren Doktor Tarık�tır. Hastanedeye Nazlı�yı ziyarete gittiğinde onu yatağa kelepçelenmiş olarak görmek Tarık�ı üzer. Tahsin�in pisliklerini örtmeye çalışan Gülten ise Nazlı�yı müfettişin gözünden uzak tutmaya çalışacaktır. Müfettişin gelişiyle çelişkiler artar. Müfettiş bir yandan soruşturma sırasında Handan�ın da bulunmasını istediği için Gülten�le savcının, diğer yandan mahkumlarla kişisel ilişkilerini eleştirdiği için Tarık�ın tepkisini çeker. Tarık�ın tek tesellisi, Suzan�ın davasındaki olumlu gelişmedir. �Arkana bakmadan git� der Tarık Suzan�a ama onu üzmemek için Hayriye ablanın yeniden parmaklıklar ardına geleceğini söylemez. Bu arada Nur Nurgül�ü çok merak ettiği için Aliye�den yardım istemek zorunda kalmış ve böylece iki ezeli düşman istemeden de olsa Nurgül ile Özgür�ün kavuşmalarına zemin hazırlamışlardır.

Yelda Reynaud ile Söyleşi

Yelda Reynaud 'un hoşgeldin Hayattaki söyleşisi;

Fergün Yapım tarafından çekimleri süren "Hoşgeldin Hayat" filmini setinde ziyaret ettik ve filmin genç oyuncularından Yelda Reynaud Kaymakçı'yla sinema üzerine sıcak bir sohbet yaptık. 1972 yılında Avusturya'da doğan Yelda Reynaud, ilkokulu Almanya'da okuduktan sonra, Mısır'a gitti. Burada birkaç yıl dalış hocalığı yaptıktan sonra Paris'te tiyatro eğitimi almaya başladı. Modern danslara da meraklı olan oyuncu sırasıyla Yara, Çamur, Kasabanın İncisi, Ateşle Yaklaşma ve Başkalarının Nefesi filmlerinde oynadı. Bu yıl Sinema Yazarları Derneği'nden 2. ödülünü alan oyuncuyla, Türkiye'deki kültür farklılığından, sinemadaki hedeflerine kadar herşeyi konuştuk.

Fransa'da günde 8 saat çalışıyorlar. Ama 8 saatte de bitiriyorlar işlerini. Bizimkiler 24 saat çalışıyor hala bitiremiyor.

Uzun süre yurtdışında da kaldınız. Orada çekilen filmlerle, Türkiye'deki filmler arasında ne gibi farklar var?
Eskiyle, şimdi arasında çok fark var. Nuri Bilge Ceylan'ın filmi orada girdi, kazandı; Cannes Festivali'nde. Ondan sonra Duvar'a karşı oldu, gerçi Fatih Akın Türk sayılmaz da Alman-Türk. Dolayısıyla, muhtemelen bakışları biraz daha açıldı buraya doğru. Buna inanıyorum. İran sinemasında da bu olmuştu. Hiç beklemediğimiz bir anda birdenbire Abbas Kiarostami çıktı, halbuki ondan önce Muhsin Mahmelbaf vardı. Ama yine de o bir patlama oldu. Hani derler ya, "ektiğini biçersin". Eskiden, yani eskiden dediğim 1-2 yıla kadar aslında, pek saymıyorlardı Türk sinemasını. Yani belki arasıra Zeki Demirkubuz Masumiyet'i yapmıştı. Derviş Zaim Tabutta Röveşata'yı yapmıştı. O en fazla.

Yurtdışında da filmler çektiniz. Çalışma ortamı olarak bir fark var mı?
En büyük fark şartlarda. Fransa'da biz hakikaten çok lüks bir şekilde çalışıyoruz. Lüks dediğimiz illa ki milyonlarca dolarlık filmler çevrilmiyor Fransa'da, onlar sonuçta Hollywood değil ama 130 film yapılıyor. Ama organizasyonları takır takır işliyor. 8 saat çalışıyorlar. Sendikalı. Ama 8 saatte de bitiriyorlar işlerini. Bizimkiler 24 saat çalışıyor hala bitiremiyor. Dolayısıyla ben diyorum: Biraz kendinizi sorgulayın. Biz mi hata ediyoruz. Onlar mı?

Türkiye'de sahneler, daha fazla mı çekiliyor?
Olmuyor, bitmiyor, bitmek istemiyor sahneler. Çok ilginç. Bir problem oluyor sanki. Yani, her çalışmada bu var.

Benim en büyük hayalim Brando'yla oynamaktı ve o öldü. Benim hayalim de, onunla birlikte öldü.

Sette çalışmalar nasıl gitti? Çekimlerde sorunlar yaşadınız mı?
İnsanlar anlamında sorun yaşamıyorum kesinlikle. Ben teknik ekibimle çok iyi anlaşırım. Burada çalıştığım bir filmde, bir genel koordinatör bana bunu söyledi: Ben minibüs şoförünün yanında oturmuşum. Ya, biz seni izledik Yeldacım ve dedik ki, "Bu aşmış herşeyi". Çünkü oyuncular genelde bunu yapmıyormuş. Yani, minibüs şoförünün yanında oturmuyorlarmış, ya da ne bileyim bizim Çiko'yla kahve içmiyor ya da sohbet etmiyorlarmış. Sorunlar yaşamam ben. Pozitif bir insanım.

Ayça rolü için "Filmdeki aşağı yukarı hemen herkes depresif, bir tek benim karakterim pozitif kalıyor. Roldeki kadın hayatın içinde akıyor. İnsanların morallerini düzeltiyor." demişsiniz. Gerçek hayatta da pozitif misiniz?
Yaşamı içiyorum. Ben yaşamıyorum, ben içiyorum. Ben buna inanıyorum. Bir yılda 365 gün var. Kaç yıl yaşayacağız. Onu bir çarpın. Zaten ömrümüzün yarısı uykuda geçiyor. Geri kalanı ne? Kinle mi geçsin? Ben kin tutmam mesela, küserim. Alıngan bir insanım. Çünkü çok hassasım. Çok abuk sabuk şeylere takabilirim. O yüzden Türkiye'de zorlanıyorum. Çünkü sefalete çok az tahammülüm var. Bu bir gerçek. Savunma güdüm daha kalın olsun isterdim. Ama değil. Takıyorum bu tür şeyleri. Dayanamıyorum, maalesef.

Sinemada kadının yeriyle ilgili şikayetleriniz var. Bu film için de "Ferhat Gündoğdu başrolde, neden ben değilim mesela? Bir kadının hikâyesi olamaz mıydı?" demişsiniz.
(gülüşmeler..) Adım feministe çıkacak. Ben hakikaten feminist değilim. Feminizm de bir sürü şeyler getirdi sonuçta, tarihte. Kadınlar hap kullanabiliyorlar. Onlar, bunları getirdi. Ama kesinlikle feminist değilim. Onu o gece SİYAD ödülünü alırken söyledim. Cüneyt Arkın vardı ve ben orada bilmiyordum ödül alacağımı ve hakikaten içimden çıktı. Ben de dünyayı kurtaran kadın olmak istiyorum dedim. Herkes güldü. Alkışlandı bu konuşma. Aslında ben çok ciddi birşey söylemiştim. Amerikanlar kadın kahramanlı filmler yapıyor. Fransızlar da yapıyor. Kadınlar, başrolde oynayabiliyor. Ona göre de ödüller alıyorlar ve hakediyorlar. Charlize Theron mesela Monster'da inanılmaz başarılı.

İngilizcem, Almancam ve Fransızcam var. Benim en kötü konuştuğum dil bu dil, anadilim yani.

Ama Türk sinemasına baktığımızda Türkan Şoray, Hülya Avşar, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın gibi bayan oyuncular da önplana çıkıyor?
Erkekler yok mu? Gerçi ben Türk sinemasını bilmiyorum ki pek. Maalesef, burada yetişmediğim için çok cahilim. Bu bir gerçek. Bilgili değilim. Çok Türk filmi izlemedim. Ama dünya sinemasında çok büyük bir bilgiye sahibim. Türk sinemasında, orada filmleri seyredemedim. Ama Cüneyt Arkın da var. Tabi ki kadınları hatırlayacaklar. Yok mu yani. Artı bir de şunu söyleyeyim. Türkan Şoray, ben şuna inanıyorum. O kadın Amerika'da olsaydı, süperstar olurdu. Bu bir gerçek. Hülya Koçyiğit de aynı ama filmler yurtdışına çıkamadığı için bunlar gölgede kaldı, ya da Şener Şen. Bu insanlar hakikaten çok büyük bir üne sahip olabilirdi. Burada, bu şartlarda çalışılıyor ve böyle olanaklara sahipler.

Çamur filmiyle, ödül alacağınızı bekliyor muydunuz? Ödül almak sizin için ne kadar önemli?
Bu SİYAD ödülü, benim 5. ödülüm oldu. SiYAD'dan 2. ödülüm oldu. Ödül almak çok hoş birşey, ama bir anlık bir tatmindir o. Ego tatmini. Ertesi gün bitiyor. Hatta 1 saat sonra bitiyor. Ama bir filmi yaparken.. Benim en büyük hedefim Oscar almak. Gerçeği söylüyorum yani. Burada mütevazi olmak gerekmiyor. O benim büyük rüyam. Ve diyorum ki bir gün öleceğim yani.

Los Angeles'a yerleşeceğinizi açıklamışsınız. Bu, sinemaya dair hedeflerinizle mi ilgili?
Tamamen. Orada yaşamak değil. Ben gittim oraya kaldım 3 ay. Derede boğuldum yani. Bunu da söylüyorum açıkça. Ama denedim en azından. Şartlar çok zor oldu. Şu anlamda zor: Orada tamamen kurtların ağzındasınız. Orada bütün şehir, milyonlarca insan sinema piyasasında çalışıyor.

Hangi dilleri biliyorsunuz?
İngilizcem, Almancam ve Fransızcam var. Benim en kötü konuştuğum dil bu dil, anadilim yani. Siz beni 7 ay önce duysaydınız, ya da 2 ay önce hatta şaşırırdınız. İlerliyorum. Kurs almadan.

Manken ya da şarkıcıların oyunculuk yapmasına nasıl bakıyorsunuz?
Ben podyuma çıkmıyorum. Onun da benim işime girmemesi gerekiyor. Bence çok net. Belki bir gün Özlem Süer der ki bana: Yelda Hanım, benim elbisemi podyumda giyer misiniz? Ben giyerim. Ama sonuçta ben biliyorum ki o benim kariyerim olamaz. Ben 1.90 değilim, bacağım da 1,50 değil. Dolayısıyla, yapabilirler, OK. Yapsınlar, bu fırsatı da kullansınlar. Ama bunu da biliyoruz ki kalıcı olanlar büyük oyunculardır. Tarih zaten kendi içinde süpürüyor. Doğru mu, değil mi? Tarih kimi tutuyor. Van Gogh'u tutuyor, öldü açlıktan. Keşke öyle olmasaydı. Ben buna da inanıyorum: hem iyi bir yere gelebilirsiniz, hem de iyi bir sanatçı olabilirsiniz.

Sanatın diğer alanlarına da ilginiz var mı?
Herşey. Müzik çok önemli ve kitap tabi ki..

Türk sinemasında en beğendiğiniz oyuncular kimler?
Haluk Bilginer'i çok beğenirim. Şener Şen'i beğenirim.

Yıllarca sinema yapıyorum, kimse bana ağlayarak gelmedi. 8 bölümlük bir dizi yaptım ve önemli oldu.

Dünyada?
Brando var. Brando benim için çok önemli ve öldü. Benim en büyük hayalim onunla oynamaktı ve o öldü benim hayalim, onunla birlikte öldü. Eşime mesaj çektim: "Brando öldü. Benden de bir parça öldü. Bunu hüzünlü söylüyorum ama bu bir gerçek. Sonuçta bir oyuncu olarak birşey hedeflemişsiniz. Ve o, olabilirdi. Neden olamaz ki. Hayat, mucizelerle dolu. Adam gitti ve çok büyük bir oyuncu kaybettik.

Sokakta insanlar sizi tanıyor mu?
En fazla 40-50-60 yaşında kadınlar. "Kasaba'nın İncisi" dizisinden de kaynaklandı. Orada şoke olmuştum. Almanya'ya gittim, Nürnberg Festivali'ne. Abartmıyorum, orada yüzlerce kadın ağladı. Neden diziniz durdu diye. Dedim ki: Yıllarca sinema yapıyorum, kimse bana ağlayarak gelmedi. 8 bölümlük bir dizi yaptım ve önemli oldu. Yani, keşke öyle olmasa.

Geleceğe dair hedefleriniz neler? Gelecek planlarınız sinema üzerine mi kurulu? 1. hedefiniz sinema mı?
Sinema, benim büyük hedefim sinema. Benim bu ülkede bulunmamın tek nedeni sinema. Ben buraya bir savaşçı gibi geldim. Zırhlarımı taktım. Nasıl bu Yüzüklerin Efendisi'nde gidiyorlar. Biliyorum, belki düşerim. Ama en azından beni 10-0 yenmezler. 10-1 yenerler ya da 10-2. Ben şuna inanıyorum bu 5 yıl içinde bu ülke bir şekilde patlayacak. Birşeyler olacak. İyi anlamda söylüyorum. Kültürel bir kaynama. Ben bunu hissediyorum. Ben de bunun bir parçası olmak istiyorum. Bir payım da olsun istiyorum. Bunlar benim için önemli şeyler.

19 Şubat 2008 Salı

Serra yılmaz röportajı

Çok hapishane gezmişliğim var

"Parmaklıklar Ardında" adlı dizide müebbede mahkum bir hemşireyi canlandıran Serra Yılmaz, Tempo dergisine konuştu.

Bugüne kadar Ferzan Özpetek'in tüm filmlerinde oynayan Yılmaz, yönetmeninin yeni filmi "Mükemmel Bir Gün"de de geleneği bozmadı. Ünlü oyuncu, Özpetek'in bu son filminde dondurmacı kadın olarak tek bir sahnede gözükecek.

"Parmaklıklar Ardında", kadın koğuşlarını gerçeğe ne kadar uygun bir biçimde yansıtıyor?

Valla ben kadın koğuşunda 20 yıl yattığım için, cevabım çok gerçekçi olacak. Şaka bir yana, epey bir hapishane gezmişliğim var bu ülkede. F tipi dâhil. Bazı şeyler sinema gereğince gerçek dışı olabiliyor ama genel hava uyuyor.

Kısa süre önce, ABD'deki grev dolayısıyla, burada da dizilerin 90 dakika olması ile ilgili bir tartışma yaşanmıştı. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben televizyon seyircisi değilim, hiçbir zaman da olmadım. Sinop'ta, odamda sadece Mezzo Kanalı açık, müzik dinliyorum. Bana göre 90 dakika fazla, insan oturmaktan yorulur küçük ekran karşısında.

Bu durum sizin çalışma biçiminizi nasıl etkiliyor?

Her bölümün çekimi fazla zaman alıyor, dolayısıyla ekibe dinlenecek vakit kalmıyor. Onun dışında, bizim diziye has

zorluklar var elbet. Hapishane çok soğuk ve soğukta çalışmak çok yorucu. Kaldığımız yerse çok ufak. Genel ortam iyi olsa da bir başka hapishane duygusu veriyor.

Bu konular hakkında tecrübeli oyuncuların, bir şeyler yapması gerekmez mi?

Bu konuda bir oyuncu ne yapabilir? Herkes oynamak ya da oynamamakta serbest. Ayrıca Türkiye’de oyunculuk en örgütsüz meslek. Yapımcıların adeta esiri olmuşlar. Oyuncunun direnmesiyle diziler kısalmaz.

Türkiye'den aldığınız rol tekliflerinden şikâyetiniz var mı?

Ben hep ve daima yeni şeyler isteyen biriyim ama insan bu ülkede birtakım kalıplara mahkûm ediliveriyor. Çünkü bir hayal gücü yoksunluğu var. Sizi bir kere ortalıkçı kadın olarak gördüler mi, ardından 20 tane aynı tür rol teklif ediliyor.

Serra Yılmaz, Sinop'ta çekilen dizide, müebbede mahmuk bir mahkumu oynuyor.

Kaynak: hurriyet.com.tr

18 Şubat 2008 Pazartesi

Parmaklıklar ardında'nın 10. bölüm reytingi

TELE - BAROMETRE
HEDEF KİTLE : A/B
14 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE
NO PROGRAM ADı KANAL RATING (%) SHARE (%)
1 KURTLAR VADISI PUSU [NET] SHOW 17,00 36,00
2 ANNEM [NET] KAND 10,50 25,40
3 KAVAK YELLERI [NET] KAND 10,50 22,60
4 KURTLAR VADISI PUSU (OZET) [NET] SHOW 8,60 19,50
5 SHOW TV ANA HABER BULTENI [NET] SHOW 7,60 21,70
6 PARMAKLIKLAR ARDINDA [NET] ATV 7,10 18,30
7 KANAL D ANA HABER BULTENI [NET] KAND 6,70 19,30
8 ORGANIZE ISLER (T.S) [NET] ATV 5,60 12,10
9 SPOR SAYFASI SHOW 5,50 14,10
10 ARKA SOKAKLAR (TKR) [NET] KAND 5,00 19,20
11 TATLI BELA ''FADIME'' [NET] STAR 4,90 10,60
12 BEZ BEBEK [NET] FOX 4,10 8,60
13 AVRUPA YAKASI (TKR)-OPT [NET] ATV 4,00 15,70
14 32.GUN [NET] KAND 3,80 27,00
15 SIYASET MEYDANI (TKR) SHOW 3,70 13,80
16 KIM 1 MILYON ISTER [NET] STAR 3,70 8,50
17 BIZIM EVIN HALLERI [NET] K1 3,50 18,60
18 STAR ANA HABER BULTENI [NET] STAR 3,50 10,10
19 ATV SPOR HABERLERI ATV 3,50 9,20
20 ATV ANA HABER BULTENI [NET] ATV 3,40 9,90

TOTAL
14 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE
NO PROGRAM ADı KANAL RATING (%) SHARE (%)
1 KURTLAR VADISI PUSU [NET] SHOW 17,90 37,60
2 ARKA SOKAKLAR (TKR) [NET] KAND 9,40 29,60
3 TEK TURKIYE [NET] STV 8,80 19,20
4 ANNEM [NET] KAND 8,50 21,00
5 KAVAK YELLERI [NET] KAND 8,50 17,80
6 SHOW TV ANA HABER BULTENI [NET] SHOW 7,80 20,00
7 KANAL D ANA HABER BULTENI [NET] KAND 7,70 19,80
8 PARMAKLIKLAR ARDINDA [NET] ATV 7,00 19,00
9 KURTLAR VADISI PUSU (OZET) [NET] SHOW 6,90 15,20
10 BEZ BEBEK [NET] FOX 5,70 11,70
11 TATLI BELA ''FADIME'' [NET] STAR 5,40 11,30
12 KANAL 7 HABER SAATI [NET] KAN7 4,50 11,90
13 SPOR SAYFASI SHOW 4,40 10,30
14 BEZ BEBEK (OZET) [NET] FOX 3,90 9,40
15 ARIM BALIM PETEGIM [NET] SHOW 3,70 19,50
16 ATV ANA HABER BULTENI [NET] ATV 3,50 9,10
17 STAR ANA HABER BULTENI [NET] STAR 3,50 9,00
18 AVRUPA YAKASI (TKR)-OPT [NET] ATV 3,40 11,10
19 KIM 1 MILYON ISTER [NET] STAR 3,40 8,00
20 ORGANIZE ISLER (T.S) [NET] ATV 3,40 7,20

Atv Parmaklıklar Ardında 10. Bölümü

Parmaklıklar Ardında 10. Bölüm 1. Kısım



Parmaklıklar Ardında 10. Bölüm 2. Kısım



Parmaklıklar Ardında 10. Bölüm 3. Kısım



Parmaklıklar Ardında 10. Bölüm 4. Kısım



Parmaklıklar Ardında 10. Bölüm 5. Kısım



Parmaklıklar Ardında 10. Bölüm 6. Kısım



Parmaklıklar Ardında 10. Bölüm 7. Kısım



Parmaklıklar Ardında 10. Bölüm 8. Kısım



Parmaklıklar Ardında 10. Bölüm 9. Kısım

12 Şubat 2008 Salı

Atv Parmakliklar Ardinda 7. subat Reytingi

TELE - BAROMETRE
HEDEF KİTLE : A/B
7 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE
NO PROGRAM ADı KANAL RATING (%) SHARE (%)
1 KURTLAR VADISI PUSU [NET] SHOW 17,10 38,20
2 KURTLAR VADISI PUSU (OZET) [NET] SHOW 9,50 23,70
3 ANNEM [NET] KAND 8,30 20,20
4 PARMAKLIKLAR ARDINDA [NET] ATV 7,70 18,30
5 KAVAK YELLERI [NET] KAND 7,60 18,30
6 SPOR SAYFASI SHOW 6,80 18,20
7 KANAL D ANA HABER BULTENI [NET] KAND 6,70 20,20
8 SHOW TV ANA HABER BULTENI [NET] SHOW 5,60 16,90
9 SPOR GUNDEMI KAND 5,50 16,00
10 ARKA SOKAKLAR (TKR) [NET] KAND 4,90 21,20
11 ATV ANA HABER BULTENI [NET] ATV 4,40 13,20
12 32.GUN [NET] KAND 4,10 27,20
13 STAR ANA HABER BULTENI [NET] STAR 4,10 12,50
14 TATLI BELA ''FADIME'' [NET] STAR 4,00 9,70
15 SIYASET MEYDANI SHOW 3,70 15,60
16 BEZ BEBEK [NET] FOX 3,60 8,60
17 AVRUPA YAKASI (TKR)-OPT [NET] ATV 3,30 14,90
18 BEZ BEBEK (OZET) [NET] FOX 3,20 8,90
19 AHMET CAKAR''LA SANSA BAK [NET] FOX 3,10 7,90
20 KURTLAR VADISI PUSU (OZEL) SHOW 2,70 6,90

TOTAL
7 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE
NO PROGRAM ADı KANAL RATING (%) SHARE (%)
1 KURTLAR VADISI PUSU [NET] SHOW 18,50 38,90
2 ARKA SOKAKLAR (TKR) [NET] KAND 8,90 28,60
3 TEK TURKIYE [NET] STV 8,60 19,30
4 KURTLAR VADISI PUSU (OZET) [NET] SHOW 8,40 18,80
5 PARMAKLIKLAR ARDINDA [NET] ATV 8,00 18,40
6 KAVAK YELLERI [NET] KAND 7,20 15,60
7 KANAL D ANA HABER BULTENI [NET] KAND 7,10 18,60
8 ANNEM [NET] KAND 7,10 17,00
9 SHOW TV ANA HABER BULTENI [NET] SHOW 6,60 17,20
10 BEZ BEBEK [NET] FOX 5,00 10,80
11 SELENA (TKR) [NET] ATV 4,90 22,90
12 SPOR SAYFASI SHOW 4,60 11,10
13 TATLI BELA ''FADIME'' [NET] STAR 4,60 10,20
14 SPOR GUNDEMI KAND 4,40 10,80
15 ATV ANA HABER BULTENI [NET] ATV 4,10 10,90
16 KURTLAR VADISI PUSU (OZEL) SHOW 4,10 10,10
17 BEZ BEBEK (TKR) [NET] FOX 3,80 20,40
18 KANAL 7 HABER SAATI [NET] KAN7 3,80 10,40
19 STAR ANA HABER BULTENI [NET] STAR 3,80 10,00
20 DOSTA DOGRU [NET] STAR 3,80 9,60

Parmaklıklar Ardında Oyuncu Yetiştiriyor


atv'nin 'Parmaklıklar Ardında' adlı dizisinde ünlü isimlerin yanı sıra, Sinop ve Samsun'da tiyatroculuk yapan 200'ü aşkın amatör oyuncu da rol alıyor. Yönetmen Hakan Gürtop, bu amatörler arasından büyük yıldızlar çıkabileceğine inanıyor..

atv'nin ilgiyle izlenen dizisi 'Parmaklıklar Ardında'nın Sinop'ta yapılan çekimleri son sürat devam ediyor. Yolları bir hapishanede kesişen bir grup kadın mahkumun öyküsünü anlatan dizi Serra Yılmaz, Selda Alkor, Devin Özgün Çınar, Özlem Düvencioğlu ve Yelda Reynaud gibi yetenekli oyuncuları bir araya getiriyor.

GÜNDE 30 YTL PARA

Dizide bu deneyimli kadronun yanı sıra, Sinop ve Samsun'da tiyatroculuk yapan 200'den fazla amatör oyuncu da rol alıyor. Dizinin yönetmeni Hakan Gürtop bunun nedenini şu sözlerle açıklıyor: "Dizide şu ana kadar 200'ün üzerinde yerel sanatçıya rol verdik. Bu, böyle devam edecek. Bu arkadaşlarımız günde 30 YTL para alıyor ve böylece aile bütçelerine katkıda bulunuyorlar. Ben geçmişte yaptığım işlerde de gönüllü sanatçılarla çalışmış ve onları çok iyi dizi oyuncuları haline getirmiştim. Yine çok yetenekli oyuncular keşfedeceğimden eminim..." 'Parmaklar Ardında'nın Almanya ve Avusturya'da 6-7 yıl oynadığını ve amaçlarının bu rekoru kırmak olduğunu belirten Gürtop, ekliyor:

MEKTUP YAĞIYOR

"Dizimizin yoğun ilgi görmesini bir Türkiye gerçeğini beyazcama yansıtmamıza bağlıyorum. Türkiye'nin dört bir yanından bayan mahkumlar bize hayat hikayelerini anlatan mektuplar yolluyor. Biz de bu hikayeleri dizimizin senaryosuna ekliyoruz. Gördüğümüz ilgiden memnunuz. "

Halkın mahkumlara bakışını değiştirdik

Dizide 'Aliye' adında gaddar bir mahkumu canlandıran Yelda Reynaud, aslında setin neşe kaynağı. Genç oyuncu dizinin acı gerçekleri anlattığını söylüyor ve ekliyor: "Bu diziden sonra birçok insanın demir parmaklıklar ardındaki kader mahkumlarına bakışı değişti..."

Sırrımız gerçekleri abartmamamız!

Dizide tahliyesi yaklaşan bir koğuş ağasını canlandıran Selda Alkor, "Dizimiz aşkın da, yol arkadaşlıklarının da, dostlukların da en iyisini yansıtıyor" diyor. Cezaevi müdürünü oynayan İsmail Düvenci ise, "Sırrımız gerçekleri abartmadan ekrana yansıtmamız" diye konuşuyor.

Kaynak: Sabah.com.tr

Kadınlar koğuşunda Harem havası var

Kadınlar koğuşunda 'Harem' havası var

atv'de yayınlanan 'Parmaklıklar Ardında' dizisinde iki hükümlüyü canlandıran Serra Yılmaz ve Devin Özgün Çınar, dizinin kadınlar kadar erkeklerden de ilgi gördüğünü söylüyor: Kadınlar koğuşunun, 'Harem' gibi kendine ait bir mitosu var. Her zaman insanların ilgisini çekiyor..

Dizinin başrol oyuncusu B2 koğuşu Sinop Cezaevi'ndeki B2 koğuşu sakinlerinin hikayesini anlatan 'Parmaklıklar Ardında', atv'nin en çok izlenen dizilerinden biri. Çarpıcı senaryosu ve etkileyici çekimleriyle kısa sürede seyirciden büyük ilgi gören dizinin oyuncularından Serra Yılmaz ve Devin Özgün Çınar'la, Yılmaz'ın evinde buluştuk ve diziyi, Sinop günlerini konuştuk...

* Devin Hanım içeri girer girmez, birbirinizi çok özlediğinizi söyleyerek sarıldınız. Ne kadardır görüşmüyorsunuz?
Devin Özgün Çınar: Altı gün oldu herhalde!

* Bu kadar kısa sürede birbirinizi bu kadar özlediğinize göre Sinop'ta sıkı arkadaşlıklar doğmuş olmalı...
Serra Yılmaz: Tabii bir içiçelik var ama onun ötesinde bir uyum söz konusu. Bazı insanlarla akımınız daha iyi tutuyor, daha iyi anlaşıyorsunuz. Bizim de Devin'le tuttu.

* Her ikiniz de dizi konusunda çok seçicisiniz. Bu dizide sizi çeken ne oldu da gelen teklife 'Evet' dediniz?
D.Ö.Ç.: Beni en başta hiçbir diziye benzememesi çekti. Senaryo çok hoşuma gitti ama 'Acaba olur mu böyle bir şey? İnsanlar nasıl bulur, seyrederler mi?' diye de düşündüm açıkçası. Yine de işin o kısmıyla çok ilgilenmedim ve çok düşünmeden teklifi kabul ettim.
S.Y.: Bana birinci bölüm senaryosu ile birlikte genel bilgilerin olduğu başka bir dosya da verilmişti. O sırada Sicilya'da bir açık oturuma katılmaya gidiyordum ve giderken sadece senaryoyu aldım yanıma. Senaryoyu okudukça bırakamadım elimden. Halbuki bazen senaryo okumak bana dünyanın en sıkıcı işi olarak gelebiliyor. İlk kez bir dizi senaryosunu okurken, 'Ay yapmayacaktın bunu bana' demedim. Yani sonuçta ben senaryoyu beğendim.

İTALYA'DA YAŞAMIYORUM
* Siz bu dizi için İtalya'daki hayatınıza ve işlerinize de ara vermek durumunda kaldınız sanırım...
S.Y.: Birkaç yıldan beri benim hep İtalya'da yaşadığıma dair genel bir kanaat var. Ama doğru değil, benim orada evim yok, benim evim burası. Gidiyorum, orada işimi yapıyorum, dönüyorum. Yani bu dizi sayesinde, burada olduğumun da anlaşılmasını istiyorum.

* Sizi genelde, özellikle de Ferzan Özpetek'in filmlerinde renkli sofraların, sohbetlerin içinde izlemeye alışığız. Şimdi soğuk duvarların arasında, bir katil olarak çıktınız karşımıza...
S.Y.: Valla tüm hayalim bir seri katili oynamak (gülüyor)! Yani hep öyle yumuşak roller olacak diye bir şey yok, oyuncuysan her şeyi oynayacaksın. Ayrıca katiyen bir katil değilim, ötenazi yapan bir hemşire Hayriye... Ve bu Avrupa'nın birçok ülkesinde serbest, Türkiye'de de serbest olacak (gülüyor).

* Dizi ilk bölümünde, özellikle gardiyanlardan büyük tepki aldı. Bu tepkiler siz oyunculara nasıl yansıdı?
S.Y.: Ben size çok şaşırdığım bir şey söyleyeyim mi? İki gün İstanbul'da sokaklarda çekim yaptık ve bir ara bir genç adam yanaştı; astsubay olduğunu, Bayrampaşa Cezaevi'nde çalıştığını söyledi. Ben içimden 'Eyvah!' dedim ama o, 'Dizinizi çok beğendim, ancak bu kadar güzel, gerçekçi olabilirdi' dedi. Yine de Türkiye bir paranoya ülkesi. Hiç kimse bir filmin veya dizinin kurgulanan bir hikaye olduğunu ve gerçeğe birebir tekabül etmediğini düşünmüyor. Ben ikinci filmim 'Seni Seviyorum'da bir orospuyu oynuyordum. Rahmetli bir büyükelçimiz, üçüncü filmimi çekeceğim dediğimde, 'Ne oynayacaksınız?' diye sordu. 'İşçi' deyince 'Sana daha çok yakışır' dediydi bana...
D.Ö.Ç.: Bir şey anlatıyorsanız, yani bir şey kurguluyorsanız onun içinde çatışma olması gerekiyor. O çatışmada da gardiyanın birisi kötü olur, birisi iyi... Bu dramanın temeliyle ilgili, çatışma olmazsa hiçbir şey izlenmez ki.

* Dizinin bu kadar tutacağı tahmin edilmiyordu. Ama şu an çok izleniyor. Bu ilgiyi bekliyor muydunuz?
D.Ö.Ç.: Benim hiçbir fikrim yoktu açıkçası, çünkü ne tutar ne tutmaz çok fazla anlamıyorum. Aslında anlamak istiyorum, hatta bazen anladığımı sanıyorum ama bir bakıyorum ki aslında hiçbir şey anlamamışım. Ama cezaevinin kendisi o kadar etkileyiciydi ve oranın öyle bir atmosferi vardı ki, bu işte bir çekicilik olacağını düşünmüştüm. Çünkü başrolü hapishane olan bir iş bu. Bu beni etkilediyse, insanları da etkiler diye düşündüm ama bu kadar büyük ilgi görmesini de beklemiyordum açıkçası...

* Sizce seyircinin ilgisini çeken ne oldu?
S.Y.: Ben hakikaten seyircinin neyi beğenip beğenmediğinden anlamıyorum. Mesela 'Kurtlar Vadisi'nin tutması benim için bu ülkenin içinde bulunduğu ahlaki çöküşün bir ifadesidir. Benim için en vahim ahlaki çöküş ise sokaktaki adamın; çeteye, karanlık işlere özenmesidir. Ama netice itibariyle kadın hapishanesi hep bir çeşit...

BİR NEVİ HAREM...
* Harem gibi midir yani?
S.Y.: Evet, biraz öyle. Kadınların kendi aralarında olduğu ortamlar her zaman için insanların merakını uyandırır çünkü. Yani kendine özgü bir mitosu var kadın hapishanesinin.

* Dizi izleyicilerinin büyük oranını kadınların oluşturduğunu düşünürsek, kadınları yine kadınlar merak ediyor diyebilir miyiz?
S.Y.: Fakat ben en az kadınlar kadar erkeklerin de izlediğini biliyorum. Örneğin geçen gün Kapalıçarşı'ya gittim. Oradaki esnafın hepsi erkektir, hemen hepsi diziyi izlediklerini söyledi, hatta dizi hakkında yorum bile yapıyorlardı. Yani kadınlardan öte erkeklerden çok yorum duyuyorum.

* Hiç cezaevinde yatan bir yakınınız oldu mu, olduysa artık onları daha iyi anladığınızı söyleyebilir misiniz?
S.Y.: Eski eşim 12 Mart döneminde sabotaj davasından yargılanıp; üç ay işkence gördü, bir buçuk yıl hapis yattı, sonra da beraat ettirildi. Tek suçu İşçi Partisi üyesi olmaktı. Dolayısıyla hapishane konusuna epey aşinayım ben.
D.Ö.Ç.: Benim de eniştem yattı hapishanede ve gerçekten şimdi çok daha iyi anlıyorum onu. Zaten kötü bir şey olduğunu biliyordum ama dizi için cezaevi koğuşlarında, hücrelerde vakit geçirdikten sonra yaşadıkları çok daha etkiledi beni. Ve kendisini arayıp, onu çok daha iyi anladığımı söyledim. Ve tesadüf müdür bilmiyorum, ekipteki herkesin bir yakını bir şekilde cezaevi deneyimi yaşamış.
S.Y.: Çünkü bu ülkede cezaevinde yatmayan yok (gülüyor). Hele siyasi nedenle o kadar çok insan içeriye girdi, çıktı ki...

Parmakliklar ardinda 9. Bolum izle

Parmakliklar ardinda 9. Bölüm 1. kısım

Parmakliklar ardinda 9. Bölüm 2. kısım



Parmakliklar ardinda 9. Bölüm 3. kısım



Parmakliklar ardinda 9. Bölüm 4. kısım



Parmakliklar ardinda 9. Bölüm 5. kısım



Parmakliklar ardinda 9. Bölüm 6. kısım



Parmakliklar ardinda 9. Bölüm 7. kısım



Parmakliklar ardinda 9. Bölüm 8. kısım

Parmakliklar Ardinda 8. bolum izle

Parmaklıklar Ardında 8. Bölüm 1. kısım



Parmaklıklar Ardında 8. Bölüm 2. kısım



Parmaklıklar Ardında 8. Bölüm 3. kısım



Parmaklıklar Ardında 8. Bölüm 4. kısım



Parmaklıklar Ardında 8. Bölüm 5. kısım



Parmaklıklar Ardında 8. Bölüm 6. kısım



Parmaklıklar Ardında 8. Bölüm 7. kısım



Parmaklıklar Ardında 8. Bölüm 8. kısım



Parmaklıklar Ardında 8. Bölüm 9. kısım